Büşra ~ Örtü’lü Yalnızlık !



Yönetmen : Alper Çağlar
Oyuncular : Mine Kılıç, Tayanç Ayaydın, Coşku Cem Akkaya, Ayşe Çiğdem Batur

Bahadır Boysal‘ın aynı adlı çizgi romanından uyarlanan büşra yönetmen Alper Çağlar‘ın ilk uzun metraj denemesi. Senaryosu da Alper Çağlar – Bahadır Boysal ikilisine ait. Mine Kılıç (Büşra), Tayanç Ayaydın (Yaman), Çiğdem Batur (Alara) ve Coşku Cem Akkaya’nın (Ferit) başrolleri paylaştığı filmin hikayesi dört yalnız insanın, dört farklı bakış açısının ve dört trajik öykünün düğümlenmesini konu olarak işlemekte.

Her ne kadar film, düz bir çerçeveyle bakıldığında pek tehlikeli sularda yüzüyor gözükmese de olayın içine “türban” ve “türbanlı kızın aşk hikayesi” etiketleri girince işin rengi değişiyor. 28 Şubat’dan beri ülkemizin kapanmayan yarası olan türban meselesinin, ilk defa çıkarılması gereken birşey olarak nitelendirilmediği bir film olarak gayet cesur gözüken Büşra, hikayesinin kimyasına istinaden tarafsız olmayı da yeğlemiş. Bu açıdan takdir edilmesi kaçınılmaz.

Büşra, üniversiteden yeni mezun olmuş, 22 yaşında ama olgun düşüncelere, yüksek kültüre sahip, gazeteciliğe merak salan, zengin bir ailenin güzel kızı. Yaman, liberal ve agresif bir yazar. Yalnızlık üzerine notlarını topladığı kitaplar yazmakta. Ferit, zengin ve muhafazakar ailenin oğlu. Bağnaz düşüncelerinden kurtulamamış, Corvette marka arabaya binen, önce abdest alıp sonra ana avrat sövebilen iki yüzlünün teki. Alara, popüler kültürün kurbanı son numunelerden. Yoga yapıp, kıskançlığın tam ortasından seyirciye haykıran bir karakter. Bir de Selen.. Büşra’nın tek dostu. Büşra’nın yaşantı şekline tamamen zıt, concon tipli bir kız.

Büşra, Yaman‘ın köşe yazıları yazdığı gazeteye stajyer olarak başvurmak istemekte. Reddedilir, belki yalan belki gerçek şekilde stajyere ihtiyaç yok denilerek.. Yaman ile burada ilk defa karşılaşırlar. Burda Yaman, tarafından türbana ilk giydirme yapılır. Büşra, karşılık verir.. Siz,biz tartışmalarına gebe olacağı zannedilip, sahneler geçtikçe cesurluğa teker teker adım atılmakta. Büşra, sebepsizce ilgisini çeken bu adamın kendi duygularında yer edinmesine karşı koymaz ve Yaman da yeni romanı için yardımcı niyeliğinde baktığı Büşra‘nın yakınında olmasını ister. Olaylar gelişir..

İnsanlar, anne babalarından çok yaşadıkları zamana benzerler..

FİLMDEN

Evet,evet buraya kadar herşey güzel. Fakat yan karakterlerin daha görünür hale gelmesiyle filmin gönderme yapacağı noktalar da belirginleşir. Adeta, Can Yücel‘in mısralarına atıfta bulunurcasına gelişen olaylar ve dile getirilen diyaloglar Türkiye’nin fikirsel çatışmalarına ayna tutar derecede. Karakterlerin sosyal yapıları ve aile içi düzenlerinin gösterimi  de bir milletin aynı havayı solurken ne denli farklı olabileceğini gösteriyor.

Büşra, istemeye istemeye de olsa “ailem kararı vermişse,vermiştir” diyerek çocukluk arkadaşı Ferit ile  evlenmeyi bir şekilde kabul etmiştir. Çıkış yolu yoktur, çünkü ona ve ailesine göre eğer böyle bir olay gelişmişse olması gereken yapılmalıdır. Bu kısımda Büşra‘nın ailesinin sosyal düzeyi, evde farklı dışarıda farklı giyim tarzları ve karar aşamasındaki tutuculuk biraz uymamış gibi. Belki yanlış düşünüyorum fakat her ne kadar muhafazakar ailede yetişmiş, belli şeyleri sırf ailesi istediği,önerdiği için kabul etmek zorunda olan bir kız, geçe geç saatlere kadar kanal binasına gidebiliyorsa duygularını ve düşüncelerini ifade edebilmeliydi.

Olaylar geliştikçe hafif hafif teknik hataların olduğu ama kendini izlettiren, kimyasına dahil eden bir yapısı var filmin. Birbirine zıt düşünen kesimlerin yine birbirlerine olan bakış açıları ufak ufak nüanslar ve diyaloglarla hayli de güzel görüntü teknikleriyle sunuluyor. Filmin ikinci kısmı başladıktan sonra nasıl ki Büşra ve aynı paraleldeki kızlar etrafına beni anlayın diyorsa film de izleyiciye beni anlayın,kimyama bakın diyor. Büşra‘nın bara girmesi ve Yaman‘la daha bir yakınlaşmasıyla aslında temelde konusu tüm engellere ve ideolojik farklılıklara rağmen önüne geçemedikleri çekim kuvveti, ve sonunda alevlenen aşk olan film, karakterlerin etraftan gelen tepkilere ustaca karşılık vermesiyle bambaşka bir hal alıyor.

Büşra karakteri, bence aynı görüş paralelindeki başka bir Büşra‘nın yaşantısı ve sosyal yapısına ışık tutan bir karakter olarak yapılmalıydı. Ailesi tarafından hiç baskı yapılmamasına karşın onlara karşı düşüncelerini iletemeyen, varlıklı ve cipe binen arkadaşlara sahip Büşra yerine, ailesinden sıkça baskı gören, o üniversitelerden dışlanan, yolda durdurulup “bırakın bu ülkenin yakasını” diyen teyze ve amcaların ağlattığı bir Büşra daha iyi olurdu kanımca. Böylece filmin dram yönü daha da iyi harmanlanmış olurdu. Ama tabi belki de “müslüman illa fakir mi olmalı” sözüne istinaden yapılan bir seçim olabilir bu. Hem zaten binbir türlü Büşra varken hangisine ışık tutulsa bu yine söylenebilecek birşeydi. Hem ilk yönetmenlik deneyimi hem de haklı bir kararsızlıktan ötürü kurcalamanın çok da elzem olmadığı bir konu bu.

Yine Büşra karakteri performansıyla tam filmin göbeğine oturması gerekirken o patlamayı yapamadı. Tepkilere göğüs gerip, aşkı uğruna barlara giren Büşra‘nın daha heyecanlı ve tepkili olması beklenebilirdi. Yaman karakteri, yeşilçamdan çıkmış jön gibi,takdir edilesi seçim. Ferit karakteri filmin yan karakteri olmasına rağmen,müthiş oyunculuğuyla göze çarpıyor. Onun dışında filmin diğer yan karakterleri vasatın da vasatı durumda. Sanki sokaktan tutup getirilmiş,aceleye gelmiş gibi bir cast seçimi vardı yan karakterlerde.

Filmin görsel yönetimine ve çekimsel oyunlarına da değinmemek olmaz. Filmin bitiş sahnesiyle başlaması ve o yerde yatan adam sahnesi bana Kaerlighed Pa Film‘deki sahneyi hatırlattı. İzleyenler bilir, çokca benzerlik gösteren bu sahnelerde arka plandan gelen karakter sesi de aynı. Yönetmenin Kubrick ve Avrupa sinemasından etkilendiğini bu birkaç sahneyle göstermeye çalışmasından ötürü herhangi bir arak ürünü olduğunu zannetmiyorum. Filmin görüntü yanına diyecek yok, çok iyi bir iş kotarılmış. Filmin akışına ithafen çeşitli metaforlarla desteklenmesi de cabası. Ses miksajındaki uyumsuzluk da göze çarpıyor. Belki filmin başından itibaren harmanlanan ses düzenine pek uymuyor gibi gözükse de “Selvi Boylum Al Yazmalım” ezgisine selam çakılması beni hayli mutlu etti.

En nihayetinde, yaşadığımız toplumun yıllardır süre gelen acı gerçeğini tarafsız ama karakterlerin öykünün özüne pek de uymayan performanslarıyla cesurca anlatan ve çok konuşulacağa benzeyen bir film olmuş Büşra. Filmin daha fragmanı ortaya çıkmışken, aynı Büşra ve Büşra paralelindekilere yıllardır at gözlükleri çıkarılmadan yöneltilen bakışlarl ve acımasızca ötekileştirmeler gibi eleştiriler yapıldı. Görüyorum ki o acımasız bakışların sahipleri, filmin vizyona girmesiyle Yaman karakterinin, ötekileştiren dil ile “türbanlı” dedikleri Büşra’ya aşık olmasını içlerine sindirememişler. Neden anlamadım :)

“En uzak mesafe ne Afrika’dır
Ne Çin, ne Hindistan
Ne seyyareler
Ne de yıldızlar geceleri ışıldayan…
En uzak mesafe
İki kafa arasındaki mesafedir
Birbirini anlamayan…”

Can Yücel

Ön yargıları kaldırıp da izlenmeli demiştim daha önce. Kesinlikle öyle. Filmi, biri türbanlı 4 kızla beraber aynı salonda izledik. Film yalnızlığı sorgularken, salon da Türk sinemasının yalnızlığını sorguluyordu anlayacağınız. Film bittikten sonra türbanlı kızın suratında çekingen bir gülümse, diğer kızların suratında ise ön yargılarını sorgulayan, yalnızlık muhakemesi yapan bir görüntü vardı. Film,eksikleriyle gedikleriyle,ilk yönetmenlik deneyimi olmasıyla ve bir hayli cesur yanıyla kendini çok rahat izlettiriyor. Bakabilmek lazım..

20 Mar 2010 tarihinde Film Kritikleri içinde yayınlandı ve , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , olarak etiketlendi. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin. 8 Yorum.

  1. Ben yanlı bir film olacak diyordum ama dengeyi tutturmuşlar sanırım. Yine de sinema yerine divxini beklerim ben. Teşekkürler yazı için.

  2. her şekilde izlemek “mübah”.

  3. büşra nın zengin olması, iyi egitim almış olması, asi karakterine ragmen ailesinin evlilik tercihine boyun egmesi vesaire konuya çok oturmamış sanki. filmi seyretmedigim için çok dogru yorumlayamamış olabilirim ama mesela zengin olması iktidara bir gönderme olabilir. ailenin aşırı tutucu durumu ise tam tamına klişe. (nerdeyse istedigi her şeyi yapıyor ama yine de evlilik gibi hayatı tamamen etkileyecek bir kararı aile veriyor.) sonu ise tam karikaturize olmuş. (zaten uyarlama denilebilir ama mevzuya daha uygun bir son olmalıydı sanki)

    yine de cesur bir film oldugunu düşünüyorum, bu yüzden bile takdire şayan.

    • evet bu yönden yazdığım gibi size de katılıyorum. sadece ayrı dünyaların insanı yaftası klişe durdu benim gözümde. aslında ailenin aşırı tutucu olduğunu söyleyemeyiz pek. sadece öyle görünmeye çalışmışlar. yan karakterlerin bunu yansıtamamış olmasının dezavantajı belki de bu. büşra karakteri bahadır boysal’ın çizimlerine tıpatıp uysa da başörtüyü sonradan takmış izlenimi verdi.

      ki iktidara da tam 3 yerde giydiilme vardı.

  4. Bu tarz ülkenin bıçak sırtı konularını sinemalaştırıken çok dikkatli olmak gerekir.Herşeyden evvel karikatürize etmeden derdini anlatabilmek lazım gelir. Açıkcası bu ince noktayı filmin gördüğüm bildiğim kısımlarınca ıskaladığını zannediyorum. İzleyince göreceğiz tabi. Ama şu varki ordaki anlatılan hayat kimsenin hayatına denk düşmez. Ezbere bir görüşten yola çıkıldığı belli…

  5. belli noktalarda genelleme olduğu doğru.

  6. Film hakkındaki yorumunu şöyle üstünkörü okumuştum izlemediğimden,ama şimdi baştan aşağıya tarayınca hemen hemen aynı noktalarda takılmışız canım.Ben de gece geç saatlere kadar dışarıda olan Büşra Hanım’ın nasıl olurda ailesinin kararlarına bu kadar boyun eğebilecek kadar teşbihte hata olmasın ”ezik” olabileceği hususunda takıldım.Gecenin olmaz vakitlerinde hiç tanımadığı birisini cesurca takip eden kızımız,22 yıllık babasına ses edecek cesareti kendinde bulamıyor.e olmuştur hadi diyelim geçelim:P Bunun dışında pek tabii filmde eksik yönler çoktu.Başrol oyuncuları hariç diğer oyuncuların hepsi sanki sokaktan toplanmış gibiydi,çok yapmacıklardı,hiç olmamış,bu filmin havasınıda çok etkiledi bence.Hatta filme adapte olmakta biraz güçlük çektim,böyle şeylere çok takarım ben:D
    Konu itibariyle klişeye kurban gitti film haliyle..Bazı karakterler zorlama geldi.Filmde süpriz yoktu kendi adıma:)
    Öyle çok eleştirilecek bir yönünü göremedim filmin(eğer bir taraf olmam gerecekse:P)ne bir yaraya parmak bastı,ne bir mesaj verdi..Öyle bir kaygım yoktu,ha çekenlerinde yokmuş belli oldu.
    Olmaz bir durum vardı,onu olur kıldı.E filmler bunun için değil mi zaten:)
    Hadi kolay gelsin.

  7. yanarım yanarım da buyuk beklentiler icine girdigime yanarim :D

Rüzgar için bir cevap yazın Cevabı iptal et